Dikişle Gelen Yaratıcılık

Düş dünyası ve gerçek dünya birbiriyle aynıdır.

Remedios Varo
kadın Terzisi, 1957

Remedios Varo’nun dikişe ve terziliğe olan ilgisine, düşsel ve metaforik resimlerinden biri olan 1957 tarihli ‘Kadın Terzisi’ resmi üzerinden bakalım istedim. Daha önceki Remedios Varo yazımda da belirttiğim gibi, sanatçının yaşamı ve ilgileri eserlerine büyük ölçüde yansıyor. Hayatının güçlüklerle dolu taraflarını ya da sevgi ve merakla ilgilendiklerini resimlerinin içindeki karakterlerde görebiliyoruz. Bazen direkt bize bakarken, bazense ironilerle dolu, yahut düşündürücü rollere bürünmüş başka karakterlerle karşımıza çıkıveriyor. Özellikle 1957’de yaptığı ve yazıma konu olan ‘Kadın Terzisi’ resmi, Varo’nun kostüm tasarımına yatırım yaptığı hayal gücünün genişliğini gösteriyor.  Varo tam bir Haute Couture dünyasını çağrıştıran resminde, bir terzinin modellerini potansiyel bir müşterinin önünde en son kreasyonlarını sergilediği bir moda showroom’unu hayal etmiş görünüyor. Resmi anlatırken özellikle Remedios’un resim hakkındaki kendi sözlerinden de faydalanacağım. Öncelikle Varo’nun dikiş sevgisi ve ilgisi nereden geliyor, ona bakalım… 

Varo’nun kostümlere ve dikişe çok büyük bir ilgisi vardı. Terzilerin kadın anatomisi hakkında hiçbir fikrinin olmadığını söylüyor ve bu nedenle çocukluğundan beri kendi kıyafetlerini dikiyordu. Ailesindeki nesiller boyunca geleneğin geçişini yansıtan aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi, büyükannesi tarafından paylaşılan bir beceriydi: Varo henüz 12 yaşındayken ilk portresini yaptığı büyükannesi, torunu yanı başında resim yaparken dikiş makinesinin üzerine eğiliyor. Dikiş dikmek büyükanne kuşağının kadınları için geleneksel bir beceri olsa da, sanatçının sürdürdüğü dikişe olan ilgisi bu tür gelenekleri reddeden Varo için, hiç bitmeyen yaratıcı enerjisinin bir başka çıkışı olarak görülebilir aslında. 

Remedios Varo ve Dona Maria Josefa Zejalvo 

Varo, çocukluğundan beri geliştirdiği dikiş yeteneğini kullanarak tiyatro yapımları için kostümler de tasarlamış, şapkalar ve diğer baş aksesuarları uzmanlık alanı haline gelmişti. O ve sanatçı arkadaşı Leonora Carrington sıra dışı şapkalar tasarladılar. 

Gelelim ‘Kadın Terzisi’ resmine… Varo bu resminde bizi camda da yazdığı gibi, sadece kadınlar için kıyafet üreten bir terzi dükkânına götürüyor. Merkezde yer alan figür seyahat için çok pratik görünüyor; sırt kısmı bir tekne şeklinde. Bir suya ulaşıldığında, kostümü giyen kişi geriye doğru düşer ve kolayca seyahat edebilir. Sanatçının sıklıkla değişik formlarda kullandığı bu metafor, ailesinden evlilik aracılığıyla kaçan, İspanya’daki evinden savaş nedeniyle sürgüne giden, tutuklanan, mülteci konumundan dolayı sıklıkla evinden uzakta, yollarda olan Varo’ya işaret eder gibi. Başın arkasında, göğse giden kurdelelerle çekilerek yönlendirilen pusula asılı olan bir dümen var. Kalbinin üzerindeki pusulayla yönünü arayan bir Varo gibi… 

‘’Bütün bunlar aynı zamanda dekorasyon görevi görüyor’’ diyor Varo. Figürün kostümündeki yakalar minyatür yelkenler olarak hizmet ediyor, ayrıca elinde içinde açılabilir nitelikte kıvrılmış bir yelkenin bulunduğu baston var. Yanındaki mavi elbiseli figür için “Oturan model, hareket edemeyeceğiniz, oturmayı bırakın bardağı nereye koyacağınızı bilemeyeceğiniz kokteyllere gitmek içindir” diye açıklıyor Varo. Şalın dokuması, istendiğinde sertleşen ve koltuk görevi görebilen mucizevi bir kumaştan.  

Sağdaki figür dul bir kadın… Elbisesinin kumaşı tıpkı bir şampanyanın köpürmesi gibi kabaran bir kumaştan, bir şişe zehir taşımak için küçük bir cebe sahip ve sürüngene dönüşen bir kuyrukla bitiyor. ‘’Kabarmak’’ belki de eşini yitiren kadının yasına işaret ediyor. Zehir ise acıya dayanamayabileceği anda kullanmak üzere yanında taşıdığı bir seçeneği belki. Kuyruğu da acıyla sürünmekle eş değer görebilir miyiz, bilmiyorum. Bunun hakkında başka bir şey söylemiyor Varo. Onu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum. 

Terzinin yüzü makas şeklinde çizilmiş [ve] gölgesi o kadar isyankâr ki, tavana vurmak zorunda kalıyor. 

Yerde bir mıknatıs, iğneleri çekiyor. ‘’Can yakan iğneleri’’ mi çekiyor kendine? Cam önünde hayalet gibi havada süzülen, siyah kurdelerle bezeli bir elbise var. Burada bir parantez açayım; iğne ve kurdeleler bana Varo’nun ‘Romatizmal Acı’ ve Frida Kahlo’nun ‘Kırık Sütün’ resminin bağlamını çağrıştırdı. Yeri gelmişken bu iki resimden de bahsedeyim madem… 

Varo, Bayer için yaptığı çalışmalardan biri olan 1948 tarihli ‘Romatizmal Acı’ resmini şu metne eşlik etmek üzere yapmıştı: “Sanki ete keskin tırnaklar çakılıyor… eklemlere, kemiklere, sinirlere..!! Bunlar kişinin acı çekebileceği duyumlardır. Romatizma … lumbago… siyatik!” 
 
Bu acıları betimlemek için, uzun iğneler vücudunu delerken serbest kalmaya çalışan, boynundan ayak bileğine kadar bandajla dolanmış, sıkıca bağlı bir figür çizmişti. Sivri uçlu nesnelerin ayaklarını tehdit ettiği kayalarla kaplı bir tarladaki figürün acısı net biçimde görülüyor. Varo belki de kendi acılarını da resme eklemişti. Konik kuleleri ve mazgallı duvarı ile uzaktan görünen güzel kale, Varo’nun çocukluğunun İspanya’sının kalesi olan Segovia’nın Alcazar’ını hatırlatıyor -bir peri masalı için mükemmel- ama geride bırakmak zorunda kaldığı bir güzellik. Acıyı çivilerle bağlanmış ve delinmiş bir beden olarak betimlemesi, Frida Kahlo’nun 1944 tarihli kendi portresi Kırık Sütun’daki betimlemeye çarpıcı biçimde benzer. Her iki çalışma da aynı dönemlere rastlıyor. 

Tekrar terzi resmine dönelim… Modelleri inceleyen koltuktaki müşteri dikkat çekici… Üç stilden hangisini seçeceğini bilemediği için yanında kendisinden türeyen hayaletimsi iki kişi daha beliriyor ve şeffaf görünümleri, içinde bulunduğu şüphe durumunu temsil ediyor. Remedios Varo yazımı okuyanların bildiği gibi, sanatçının Freud ve Jung okumalarına büyük ilgisi vardı. Bu üç kişilik sahne de bu yönünün etkisiyle ortaya çıkmış olsa gerek.  

Sanatçının en büyük ilgi alanlarından biri olan dikiş sayesinde Varo kendi kıyafetlerini dikmiş, hatta kendi ayakkabılarını yapmıştı. Ayrıca Meksika merkezli Sürrealist mültecilerin partileri için kostümler tasarlamıştı. Bu ilgisini bahsettiğim resimde görebileceğimiz gibi, Aurora (1962) resminde de görebiliriz.  

Aurora, 1962

Hayranı olduğum Remedios Varo eserlerinden birine daha yazılarımda yer vermekten ve sizinle paylaşmaktan dolayı mutluyum. Okuduğunuz için teşekkürler.

Dipnot

Yazıyı yazdıktan sonra aklıma üç modele dair başka çağrışımlar da geldi ve bunları aklımda kalacağına yazıya dökeyim düşüncesiyle dipnot olarak eklemeye karar verdim…

Aslında üç model de, kanepede oturan müşteri de Remedios’un ta kendisiydi diye düşündüm. Yelkenli kayık kıyafetli modeli zaten sanatçının tasviri olarak nitelendirmiştim. Mavi elbiseli kadın, kendi anlatımıyla “Oturan model, hareket edemeyeceğiniz, oturmayı bırakın bardağı nereye koyacağınızı bilemeyeceğiniz kokteyllere gitmek içindir” dediği kadın da aslında sürrealist grubun bohem yaşantısından bunalıp kaçmasına bir gönderme. Yaşamı genç kızlığından itibaren onu boğan dayatmalardan ve değiştiremeyeceği koşullardan kaçmakla geçmiş ne de olsa. Siyah elbiseyse sanırım en ağır olanı. Dul bir kadın diye nitelendirdiği model, kocasının ölümüyle yas tutan bir kadından ziyade, acılarla dolu yaşamının kayıplarına yas tutan bir Remedios bana göre. Seçilecek olan zehir ile ölüme uzanmak, ya da -bir okurun çağrışımıyla-sürüngenlerin stresli anlarında yaptığı gibi koparıp attığı kuyrukla (elbisedeki) yeniden doğuş ve yenilenme seçeneği yasın sonuçlarına işaret eder gibi. Remedios Meksika’daki huzura kavuştuğu yaşam ile yenilenmeyi başarmışa benziyor. Üçe bölünmüş müşteriye gelirsek; kendisine dışarıdan bakan, yaşamın üzerine giydirdiği rolleri mecburen “satın alacak” ama kararsız bir Remedios dersem, çok da abartılı bir fikir olmaz diye düşünüyorum. Remedios’un zihni çok dolu… Şair Octavio Paz’ın onun hakkında yazdıkları gibi;

Görünümler arketiplerin gölgeleridir: Remedios icat etmez, hatırlar. Ama ne hatırlıyorsun? Bu görüntüler kimseye benzemiyor” … Remedios Varo hatırlıyor. Görüntüler zihnini dolduruyor, onları iptal edemiyor, ortaya çıkıyorlar, onu istila ediyorlar. Bunlar, yanan bir Barselona’nın, şiddetin, kaçtığı bir iç savaşın, yakında işgal edilecek bir Paris’in, hapishanenin (asla tartışılmayacak) görüntüleri…

Remedios Varo’nun resimli imgelerinin çoğunun acısının nereden geldiğini anlamak için büyük bir psikanaliste gerek yok. Doğal ölümle intihar arasında şüphelere yol açan son umutsuzluğunu anlamak için çok fazla hayal gücü gerekli değildir, çünkü görüntüler zihni istila ettiğinde ve tüm varsayılan gerçekliğin üstesinden gelmeyi başardığında bellek dayanılmaz olabilir.

Octavio Paz

Kendi portrelerini asla klasik görünümlü bir stilde yapmadı Varo. Yaşamının izlerini yansıtan, kendine has yarattığı ilginç görünümlü karakterlerde resmetti kendini.
Bu da onun kendini anlatmasının, iç dünyasında olanları görsel yolla dışa vurmasının en iyi ifade edebileceği yoluydu kendince. Bize üzerinde düşünebilecek, yer yer gülümsetecek harika düş dünyaları bıraktığı için sanatçıya sonsuz saygımla, düşüncelerimi aktarmayı burada bitiriyorum.

Kaynaklar:

Remedios Varo: Beklenmedik Yolculuklar, Janet A. Kaplan

https://www.mfa.org/gallery/remedios-varo-tailleur-pour-dames

Yorum bırakın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s